KADINLAR ERKEKLERE ORANLA 8 KAT DAHA FAZLA RİSK ALTINDA
Bağışıklık sisteminin tiroid bezine saldırarak hasara yol açabilen ciddi bir hastalık olan Haşimato hastalığı vücuttaki pek çok sistemi doğrudan etkileyebiliyor. Kadınların erkeklere oranla 8 kat daha fazla risk altında bulunduğunu…
Tiroid hormonu, tiroid bezinde üretilen ve metabolizmanın düzenlenmesinde önemli bir role sahip olan bir hormondur. Tiroid bezleri, vücudun ihtiyaç duyduğu iyotu alarak tiroid hormonlarının üretimini gerçekleştirir. Tiroid hormonları, metabolizma hızınızı düzenleyerek vücut sıcaklığınızı kontrol eder, kalp atış hızınızı ayarlar, kas ve sinir fonksiyonlarını kontrol eder ve diğer birçok önemli işlevi etkiler.
“BİR DİZİ SAĞLIK SORUNU ORTAYA ÇIKABİLİR”
Ciddi bir otoimmün bozukluğu olan Haşimato hastalığının bağışıklık sisteminin sağlıklı hücrelere saldırarak vücudumuz için hayati öneme sahip tiroid bezinin yeterince hormon üretmesine engel olduğunu belirten Feride Fonksiyonel Yaşam Koordinatörü Uzm. Dyt. Başak Satar, “Haşimato hastalığı bağışıklık sistemi ve aynı zamanda endokrin sistem hastalığı olarak karşımıza çıkar. Bu hastalıkta, anti-tiroglobulin ve anti-TPO antikorları yüksek oranda üretilerek tiroid bezi hücrelerine zarar verir. Bu antikorlar tiroid bezine bağlanarak hücreleri tahrip eder ve iltihaplı hücreler birikir, bu durum da tiroid hormon üretiminde azalmalara neden olur. Tiroid bezi küçülür ve hormon üretimi yetersiz kalır. Tiroid hormonlarının seviyesi düşük veya yüksek olduğunda bir dizi sağlık sorunu ortaya çıkabilir.” açıklamasında bulundu.
“TİROİD HORMONLARININ DÜZGÜN ÜRETİMİ SAĞLIKLI BİR VÜCUDUN TEMEL TAŞLARINDAN BİRİDİR”
Tiroid hormonlarının düzgün üretimi ve işlevinin sağlıklı bir vücudun temel taşlarından biri olduğunun altını çizen Uzm.Dyt.Başak Satar, “Tiroid hormonu, hücre büyümesi ve gelişimi, protein sentezi, kemik sağlığı ve sinir sistemi fonksiyonları gibi birçok farklı fizyolojik sürece de katkıda bulunur. Tiroid hormonu seviyelerinin çok yüksek veya çok düşük olması, birçok sağlık sorununa neden olabileceği için vücudun normal işleyişinde kritik bir rol oynar. Haşimato hastalığında başlangıçta hastalar genellikle hafif bir guatr rahatsızlığı yaşar ve TSH, T3 ve T4 hormonları normalken, anti-TPO antikor yüksekliği görülür. Hastalık ilerledikçe, hafif tiroid hormonu yetersizliği hipotiroidizme dönüşebilir. Hipotiroidizm, vücuttaki birçok sistemin yavaşlamasına neden olabilir. Bir başka risk ise nodül, yani tiroid bezi içerisinde normalde olmaması gereken kitle veya yumru oluşumudur.” dedi.
“KALP VE DAMAR HASTALIKLARINA NEDEN OLABİLİR”
Hastalığın tanı koyma sürecine de değinen Uzm. Dyt. Satar, “Haşimato hastalığının tanısını koymak zor olabilir. Çünkü hastalığa özgü bir klinik belirti yoktur ve görülen belirtiler diğer hastalıklarda da görülebilir. Kilo alma, kabızlık, yorgunluk, kolay üşüme, cilt kuruluğu, ses değişiklikleri gibi genel belirtiler hastalık sürecinde sık sık görülür. Bunlara ek olarak, hastalığın erken dönemlerinde, adet düzensizlikleri, dil büyümesi, depresyon, asabiyet, iştahsızlık, soluk cilt rengi, şişmiş gözaltları ve yüz, konuşma yavaşlaması, konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık, hareketlerde yavaşlama ve nabız sayısında düşme gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Hastalığın ilerleyen evrelerinde ise sodyum düşüklüğü, cinsel isteksizlik, göğüsten süt gelmesi, uyku apnesi, karpal tünel sendromu, akciğer ve kalp zarlarında sıvı birikmesi gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Haşimato hastalarında yüksek kolesterol düzeyleri de sık görülür. Bu durum kalp ve damar hastalıklarına neden olabilir. İlerlemiş vakalarda karın, akciğer ve kalp zarında sıvı birikimi de gözlenebilir.” ifadelerini kullandı.
“KADINLAR ERKEKLERE GÖRE 8 KAT DAHA FAZLA RİSK ALTINDA”
Haşimato tiroidinin sık görülen tiroid hastalıklarından olduğunu dile getiren Uzm. Dyt. Satar, “Haşimato hastalığı, bazı risk gruplarında daha sık görülmektedir. Bu gruplar arasında sigara içenler, hamileler, ailede haşimato öyküsü olanlar ve Tip 1 diyabet, Vitiligo, Romatoid Artrit, Pernisiyöz Anemi, Lupus, Çölyak Hastalığı, Addison Hastalığı ve hepatit gibi otoimmün rahatsızlıkları olanlar yer almaktadır. Kadınların erkeklere göre yaklaşık 8 kat daha fazla risk altında olduğu görülmektedir. Her yaşta görülebilen bir hastalık olmasına rağmen özellikle genç ve orta yaş grubunda daha yaygın olduğu bilinmektedir. Özellikle tekrarlayan düşük ve ölü doğum yaşayan kadınlar, yüksek prolaktin seviyesine sahip olanlar, yüksek kolesterolü olanlar ve açıklanamayan kansızlığa sahip olanların, haşimato hastalığına yakalanma olasılıklarını kontrol etmek için doktorlarına başvurmaları önerilmektedir.” şeklinde konuştu.
“HASTALIĞIN KONTROL ALTINA ALINMASINDA DENGELİ BİR DİYET UYGULAMASI BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR”
Haşimato hastalığının kontrol altına alınmasında düzenli egzersiz yapılmasının ve dengeli bir diyet uygulanmasının büyük önem taşıdığını belirten Feride Fonksiyonel Yaşam Koordinatörü Uzm. Dyt. Başak Satar, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Haşimato hastalığının tedavisi genellikle ilaçlarla yapılır. Kan testleri sonucunda hormon değerleri normal çıkan hastaların takip altında tutulması önerilir. Haşimoto tiroiditinde buğday ve buğday ürünlerinde bulunan gluten proteini tüketimi arasında ilişki vardır. Gluten proteini bağırsak yüzeyinde inflamasyonu tetikler ve bu da vücuttaki inflamasyonu arttırır.
“FONKSİYONEL BESLENME İLE VÜCUDUN EKSİK KALDIĞI VİTAMİN VE MİNAREL TAKVİYESİ YAPIYORUZ”
Fonksiyonel Beslenme tedavisinde sağlığın iyileştirilmesi ve besinlerin şifa gücünün kullanılması asıl amaç olmasıyla hastalarımıza glütensiz beslenme tedavisi uyguluyoruz. Tedavi sürecinde fonksiyonel beslenme ile diyete ek olarak vücudun eksik kaldığı vitamin ve mineral takviyesi yapıyoruz.
“GLÜTENSİZ BESLENME UYGULAYAN HASTALARDA SEMPTOMLARIN AZALDIĞI GÖZLEMLENMİŞTİR”
Glütensiz beslenme uygulayan Haşimato tiroiditi hastalarının semptomlarının azaldığı, kilo kontrolünün kolaylaştığı ve bağırsak mikrobiyatasının iyileştiği gözlemlenmiştir. Vücudumuz için elzem elementlerden olan selenyumun diyete kontrollü olarak eklenmesi ve glütensiz beslenmeyle beraber hormon değerlerinde düzelme, anti-TPO değerlerinde düşüş görülmektedir.
HANGİ BESİNLER TÜKETİLMEMELİ?
Glütensiz beslenme de uzak durulması gereken besinler arasında buğday ve buğday ürünleri, arpa, çavdar, irmik, nişasta, yulaf, paketli gıdalar, hazır soslar, unlu mamuller, makarna, şehriye çeşitleri vb ürünler gelir. Hastalar glutensiz beslenmede sürecinde karabuğday, karabuğday ekmeği, sebzeler, meyveler, basmati pirinç, kinoa ve sorgum unu gibi gıdaları ise serbest olarak tüketebilirler.”